BEÇ: "Dünyada Türk olmak gibidir Türkiye'de Ankaragüçlü olmak"
ANKARAGÜCÜOda tv'den Özlem Kalkan'ın haberi ve haber linki...
https://odatv4.com/spor/dunyada-turk-olmak-gibidir-turkiye-de-ankaraguclu-olmak--238644
Ankaragücü taraftarı, Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek’ten bu yana takımın hikayesini anlattı.
Ligin bitmesine 3 hafta kala, başkent Ankara'nın gözbebeği Ankaragücü geçen yıl düştüğü Süper Lige tekrar çıkmaya hak kazandı.
Şu ana kadar 52 kez yer aldığı lige, 5. kez küme düşerek veda eden Ankaragücü' nün kökleri, 1910 yılında Zeytinburnu'ndaki İmalat-ı Harbiye atölyesinde silah tamiratı ve imalatı yapan işçilere dayanıyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde "İstanbul Futbol Ligi" devam ederken, savunma sanayi işçileri ile buraya işçi yetiştiren İmalat-ı Harbiye Mektebi öğrencilerinin kurduğu takım, 1. Dünya Savaşı patlak verdiğinde silah temin depolarının işgal güçleri tarafından basılması ve Kuvay-i Milliye hareketine desteğin engellenmesi üzerine Anadolu'ya geçme kararı almış.
Cumhuriyet ve onun başkenti kurulurken, MKE Ankaragücü'nün de temelleri bu sayede atılmış.
Bu kadar şanlı bir tarihe sahip takımın, sadece 12 Eylül Cuntası ile hatırlanması ve Kenan Evren kıyağı gibi görünen 1. lige yükselme hikayesi ile belleklere kazınması haksızlık olurdu sanki…
Öyle bir taraftarı var ki; yılmaz, sadık, çıkarsız ve aşkla bağlı. Sanki nefesi sarı alıp lacivert veriyorlar. Öfkeliler. Niye mi? “Biz ötekiyiz bu ülkede. Bize karşı suça meyilli algısı var; bizi bir potansiyel tehlike olarak görüyorlar!” diyorlar..
Peki kim bunlar? ''yensek yenilsek beraberiz'' diyecek kadar bağımlı; başka sevdalara kapalıyız'' diyecek kadar da tutkulu..!
Bekar Evi Çocukları (B.E.Ç) demişler kendilerine.. Onları tanımak ve içlerine girmek istedim. Hiç itiraz etmediler-üstelik bir Beşiktaş taraftarı olmama rağmen- açtılar kapılarını.
''PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI'' ROMANINI OKUR GİBİ
Bir akşamüstü Maltepe, GMK Bulvarı 56/8'e düşüyor yolum. 50 civarında genç delikanlı karşılıyor beni. Hepsinin üzerinde formaları var. Kapı ve duvarlar bile Ankaragücü kokuyor. B.E.Ç'in derneği burası. Bir nevi sosyalleştikleri alan ve ortak buluşma noktaları. Tam karşımda 2019'daki trafik kazasında, bir deplasman dönüşü kaybettikleri, 17 yaşındaki Eren Açıkgöz ve Mert Turgut Çakır. Bu acı tüm tribünlerin çimentosu olmuş resmen. Acı ortak!
“Nedir hikayeniz?” diyorum. İşte başlıyor masal; hepsi birer usta anlatıcı gibi.
Dernek olmadan yaklaşık 12 yıl kadar önce, tribünlerde sürekli karşılaşan ve Ankara'nın değişik semtlerinden gelen bir grup gencin tanışıp arkadaş olmalarıyla başlamış her şey... Hepsi bekar olunca İncesu semtinde bir ev kiralamışlar ortak. Dinlerken ''Pal Sokağı Çocukları'' romanını okur gibiyim.
Sonra bir tribün kurmak gelmiş akıllarına. Ondan sonra da alttan daha genç kuşak gelmeye başlayınca ev yetmemeye, küçük gelmeye başlamış. Bildiğiniz çoğalıp üremeye başlamışlar karınca yuvası gibi. İlk ekip büyüdükçe; evlilik, kız isteme, düğüne, nişana gitme, iş bulma, iş paslama gibi toplumsal ve sosyal ihtiyaçlar da aralarında görülmeye başlanmış. Artık her yere birlikte gider olmuşlar. Piramit yukarıdan aşağıya sürekli genişlemeye başlamış. Yenseler de yenilseler de, iyi ve kötü günde, açlık ve yoklukta 600 kişilik bir kemik tayfa birbirlerine tutunup klan olmuşlar. Ankaragücü'nün Kuzey Kale Arkasını mesken tutmuşlar ve bir daha da bırakmamışlar. Dünyada 6 köşeli ve güçlü taraftar grubu olan tek takım olmakla ve o köşenin bir ayağını oluşturmakla övünüyorlar haklı olarak. B.E.Ç sadece Ankara' da değil, birçok şehirde olduğu gibi Almanya'da da örgütlüymüş. Evlenen, üniversiteyi kazanan veya iş nedeniyle Ankara'dan ayrılmak zorunda kalanlar da hala bu klana dahil. Ayrılık veya kopuş diye bir kelime yok onların sözlüğünde.! Bağlılık mezara kadar...
MELİH GÖKÇEK DÖNEMİNDE NELER OLDU
“Tribün” diye 7/24 yaşayan ve lig bitse de devam edenlere deniyor. “Taraftar, sürekli maça gelen ve deplasmana giden; seyirci ise, sadece maç izlemeye gelendir” diyorlar. Skorla işleri yok; sadece arma ve renk aşkı onların ki.. Bu şehrin çocuğu olup, bu şehrin ekmeğini yiyenlerin başka takıma gönül verme şansı olmadığını söylediklerinde ve fedakarlıklarını anlattıklarında donup kalıyorum. Gözümün kenarında bir yaş birikiyor; duygulanmamak mümkün değil.
2011 ve 2012 de iki yıl üst üste küme düşmüşler ilk kez. Hatırlamak dahi istemedikleri bir dönem. Meşhur Melih Gökçek dönemi!.. O dönem kulüpte elektrikler kesik ve futbolcuların terlediklerinde değiştirecek forması yok. Evden yemek yapıp getiriyorduk diyorlar. B.E.Ç, o dönem bir grev çadırı kurmuş, Ankaragücü'ne sahip çıkılması için. Tam 52 gün. Sonrasında mecliste gündem olmuşlar. Bütün Türkiye taraftarları buraya aktı derken hala çok şaşkınlar. Hiç beklemiyorlarmış bunu. İş adamları sahip çıkınca grev çadırı da kalkmış. Şu an tek sıkıntıları 3 yıldır Eryaman Stadyumu'nda olmak. Söz verilen 19 Mayıs Stadyumu' nu yani gerçek yuvalarını, bir nevi mabetlerini geri istiyorlar. Verilen sözün tutulmasını bekliyorlar. Passolig uygulaması da başka dert tabii..
Unutulmaz bir anı olarak anlattıkları ve öfkelendikleri olaylardan biri, 2016'daki Gümüşhane deplasmanı!..
''Gümüşhane ile çekişiyorduk, maçın 15. dakikasında, o dönemin Maliye Bakanı tribünleri selamlayarak sahanın ortasından geçti ve hakemi etki altında bırakarak, yenilmemize sebep oldu. 2-1 yenildik ve Gümüşhane 6 puan fark attı bize.'' diye
Gelen giden derken dernek bayağı bir kalabalık olmaya başlıyor. Benim için kuru pasta ve gazoz almışlar. Sohbet çok koyu. Yazmayı bırakıp özel sorunlarını dinlemeye başlıyorum. Beşiktaş'a karşı inanılmaz bir düşmanlıkları olmasına rağmen resmen bağırlarına basıyorlar beni.
Yarın tribündeyim Bolu maçında başarılar diyerek ayrılıyorum. ''Maça gel, bizi bırakma'' diyorlar, Şampiyonluk turunu da birlikte atalım.
Güzel çocuklar, son sardunyalar sanki..
Bir daha düşmezsiniz inşallah diyorum. ''Düştüysek kalkarız'' diyorlar harbiden.. Korkulur bu çocuklardan.
Yolunuz açık olsun diyorum ve biliyorum ki artık burada bir kapım var.
Gururluyuz, güçlüyüz, Ankaragüçlüyüz diye el sallıyorlar..!
Özlem Kalkan
Odatv.com
İlginizi Çekebilir