© Sporanki 2010

Biz bitti demeden bitmez

Biz bitti demeden bitmez

Beklemiyordunuz değil mi? Haydi itiraf edin, Anakaragücü 10 kişi kalıp bir de 2-0 yenik duruma düştüğünde kanal değiştirmek aklınızdan geçti. Tam kulaklarınızda “Her yer karanlık” şarkısı çınlarken Ankaragücü’nün golleri gecenizi aydınlattı. Bu kulübü kuranlar işgal altında direnen İmalatı Harbiyenin emekçileridir. Ankaragücü forması giydiğinizde bu direniş ruhu sizi sarmalar. Başka biri oluverirsiniz. Artık sizin için imkansız yoktur. Herkes maçın bittiğini düşünürken, “Asıl, biz bitti demeden bitmez” dersiniz ve maçı çevirirsiniz.

Galatasaray deplasmanında sadece 1 puan almadı Ankaragücü. Göreceksiniz, Antalyaspor maçında oyuncuların sahadaki duruşu bile değişecek. İsterlerse yapabileceklerini bilmenin özgüveni ile oynayacaklar. Artık başları öne eğilmeyecek. Büyük kulüp nasıl olunur biliyor musunuz? Dünyanın her ülkesinde şampiyonluk kovalayan takımların tribünleri kalabalıktır. Ama sadece büyük kulüplerin deplasman tribünleri takım ligin dibindeyken doludur. 5-0 yenik durumda iken bile coşkuyla haykıran tribünler büyük takım tribünleridir.

Mustafa Hoca bu maçta beşli savunmayı denedi. Başarılı da oldu. Kitsiou ve Pinto gibi hücuma çıkmayı seven bekleriniz varsa beşli savunmada bu oyuncuları yeri geldiğinde kanat oyuncuları gibi kullanabilirsiniz. Ankaragücü önceki maçlarına kıyasla hem daha az pozisyon verdi hem de hücumda daha etkili oldu.

Pozisyona girmekte zorlanan Galatasaray savunma yerleşim hatasından ilk golü buldu. Bu golü Mustafa Hoca’ya yazarım. Ceza sahası çizgisinin 2 metre gerisinden kullanılan serbest vuruşta savunma hattının ceza sahası çizgisi hizasında olması gerekir. Böylece kale önündeki arbedeyi önlemiş olursunuz. Feghouli’nin golü attığı noktaya kesilen topu kaleci rahatlıkla alır. Rakip oyuncular erken koşuya başlarsa ofsayt olur. Ankaragücü savunması kale sahası içinde konuşlandı. O kalabalıkta Feghouli ilk defa bir kafa golü atmayı başardı.

Galatasaray maçının kahramanı şüphesiz Kuluşiç. Yerden, havadan her tehlikeli pozisyonda rakip ataklarını bıçak gibi kesti. İstatistiklerine ulaşamadım ama bu sezonun rekorunu kırmış olabilir. Aleyhine verilen penaltı bence ağır bir karardı. Sadece futbolu ile değil, düzgün kişiliği ile de takıma çok yakışan bir oyuncu Kulusiç.

İlhan zaman zaman çok net gol pozisyonlarını kaçırıyor. İlk yarıda yakaladığı pozisyonu atabilse belki de bambaşka bir maç izleyeceğiz. Ancak sahada böylesine çalışan bir oyuncuya kızmak mümkün mü? Sonuçta yaptırdığı penaltı ve verdiği gol pası ile maçı çeviren oyuncu oldu.

Galatasaray karşısında takım için değil, kendine oynayan Orgill’in oyundan atılması bence maçın Ankaragücü’ne dönmesini sağladı. Maç boyunca takım arkadaşlarına müsait durumda olmalarına rağmen hiç pas vermedi. Her aldığı topla kaleye yöneldi. Modern futbolda Messi değilseniz bu şekilde savunmaları geçmeniz mümkün olmuyor. Orgill atıldıktan sonra hücum bölgesinde yardımlaşma arttı ve goller geldi. Kulübün yaşadığı maddi sorunları biliyoruz. Yine de bir profesyonelin bunu sahaya yansıtmamak için gayret göstermesi lazım. Kulusiç ve İlhan’ı örnek almalılar.

Maçtan önce kimsenin puan beklentisi olmamasına rağmen uzun yoldan gelip tribünleri dolduran, takımını coşku ile desteklemeye devam eden Ankaragücü taraftarı her türlü takdiri hak ediyor. En çok onlar adına sevindim. Hocasından yöneticisine, taraftarından futbolcusuna kadar herkesin umutlarını yeşerten bu puanın yeni bir dönemin başlangıcı olmasını ve sezon sonunda Ankaragücü’nün her zaman yaptığı gibi yine olmaz denileni başarmasını diliyorum.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER