Kona- Kushe- Moshoeu Biyografisi
Gençlerbirliği’nin ilk Afrika seferi transfer piyasasının en büyük dolandırıcılıklarından biri olarak tarihte yer alacakken, İlhan Cavcav’ın müdahalesi ile transferde devrime yol açan bir yolculuk oldu.
Birçok Afrikalı oyuncuya Türkiye kapısı da bu devrimle açıldı. O transfer devriminin ilk isimleri Kone-Kushe-Moshoeu olmuştu.
Gençlerbirliği’nde bu isimler o kadar dikkat çekti ve beğenildi ki yapılan en anlaşılmaz transferler bile “bir bildikleri vardır” dedirtti.
O isimlerden Donald Ace Kushe, bu aralar Kaizer Chiefs’in yedek kulübesinde yardımcı antrenörlük görevi yürütüyor. Kazier Cheifs’in efsanelerinden olan Kushe, futbolu bıraktıktan sonra kulüpte düzenli ve aktif bir şekilde görev alsa da halen teknik direktörlük görevine başlayamadı. Ona göre Güney Afrika’nın siyahi hocalara hala mesafeli oluşunun bunda etkisi büyük. Sadece kendisi için de söylemiyor, siyah bir teknik direktörün 3 yıllık, 5 yıllık kontrat alamadığını ama Avrupalılara geniş zamanlar verildiğini söylüyor.
Andre Kona’nın da Belçika’ya yerleştiği ve sakin bir yaşam sürdüğü biliniyor. Futbol Okulu’nda genç sporcularla çalışan Kona, Türkiye’de antrenörlük yapma hayali olduğunu ancak “Türkiye’de siyahilere sadece şov yaptırırlar, hocalık yaptırmazlar” diyor. Metin Diyadin ve Ümit Özat ile hala görüştüğünü de söyleyen Kona, Özat’ın bir dönem yardımcı hocalık da teklif ettiğini söylüyor. Ona dair en unutulmaz anlardan biri de Antalyaspor formasıyla Gençlerbirliği’ne gol atıp kazandıklarında, “sevinemiyorum, çünkü ben Gençlerbirliği’ni çok seviyorum” demesi. 49 yaşındaki efsane golcüyü en son geçtiğimiz yıl Mayıs ayında, Gençlerbirliği’nin şampiyonluğu için destek videosu çektiğinde görmüştük.
John Leshiba Moshoeu ise 21 Nisan 2015 yılında kansere yenik düşüp aramızdan ayrıldı. Onun vefatının ardından birçok güzel söylendi, yazıldı ama “Baba” dediği, her transferinde “ne yapayım” diye arayıp sorduğu İlhan Cavcav’ın açtığı geniş parantez ona dair bir çok şeyi anlatıyordu.
O Gençlerbirliği ile birlikte Kocaelispor,Fenerbahçe ve Bursaspor gibi dört köklü kulüpte oynadı, dört kulüpte yer etti kendine ama hep Gençlerbirlikli olarak anıldı, hep Gençlerbirliği taraftarı olduğunu söyledi.
O dönem Ankara’ya adım attıklarında basının da bir hayli şaşkın olduğunu söylememek olmaz. “Kim bu Afrikalılar” , “Gençlerbirliği’nin Kara Büyücüleri” gibi başlıkların yanında güya onları övdüğünü sanan manşetlerde de yer aldılar.7 Eylül 1993 tarihli Fotospor gazetesi “Bu Yamyamlardan Utanın” diyordu. Gordon Milne’nin kötü transferi Nartallo üzerinden Kona-Moshoeu övüyorlardı ırkçılıkla.
Üç efsane isim var ortada, üçü de göze hoş gelen futbol izletmişler, üçü de tüm İstanbulluları öyle ya da böyle peşlerine takmış ama Moshoeu hariç İstanbullulara giden olmamış. O da direkt Ankara’dan gidememişti.
Aynı zamanda Gençlerbirliği için de bir mit haline dönüşmüş durumdalar. Öyle bir mit ki, izlemeyenler izleyenlerden daha çok seviyor onları. Kazandıkları bir şampiyonluk, bir kupa yok ama bıraktıkları izler müzede duracak kupalar kadar ağır.
Üç oyuncunun Güney Afrika’dan ülkemize gelişi de bir hayli ilginç oluyor. İlhan Cavcav’a önerilen farklı isimler, bir başka kulübün para saçtığı bir başka Güney Afrikalı oyuncu ve İlhan Cavcav’ın çok ucuza bitirdiği Moshoeu ve arkadaşları… İlhan Cavcav o günlerden bugünlere unutulmaz bir unvana erişti bu transferlerle birlikte. Kimse İlhan Cavcav’ın transfer ettiği futbolculardan şüphe etmemeye, gelen her yeni isim için “vardır bunda da bir ışık” demeye başladı. İlhan Cavcav’ın transfer konusundaki üç önemli referansından biriydi Moshoeu! O günleri ve transferlerin hikayesini Moshoeu’nun vefatından sonra İlhan Cavcav, Moshoeu özelinde şöyle anlatıyordu:
“Transfer sezonu geldiğinde kulağıma bir güzide kulübümüze teklif edilen Afrikalı bir futbolcunun ismi geldi. Herkes ondan bahsediyordu, ne kadar mükemmel, ne kadar üstün yetenekli olduğu konuşuluyordu. Kendimce bir araştırma yaptım; maçını izledim, gördüm ki bu futbolcu arkadaşımız biraz menajerlerin abartısıyla böyle pohpohlanıyormuş. Yine o izlediğim maçlarda gözüme çarpan başka isimler oldu. Bu arada diğer kulüp o abartılan isimle imzayı attı. Az bir paraya da değil, o dönem şartlarına ve Afrika’daki futbol için inanılmaz bir paraydı verdikleri. Ben de neredeyse yok pahasına başka üç isimi getirdim buraya. Yine dediler ki bana o dönem; “İlhan Başkan, Afrika’da şöyle şöyle isimler var sakın kaçırma”; onları da izledim. Khumalo ve Chifvali diye iki oyuncuydu. Yine onları da beğenmedim. Beğendiğim üç isim vardı, anlayacağınız Kona-Kushe-Moshoeu’nun buraya geliş hikayesi böyle oldu. Ben diğerlerinin düştüğü hataya düşmem, gözümle görüp beğenmediğim futbolcuyu almam dedim. Eğer ki kendime güvenmesem, başkasının aklıyla iş yapmış olsam belki de diğer futbolculara,menajerlere kanıp yüksek bedelle onu almaya çalışacaktım.
Futboldan ve futbolcudan anladığımı biliyordum, sağ olsun bu üç Afrikalı arkadaşımız da bana bunu yeniden kanıtladı. O diğer isim bir kaç takım daha dolaştı Türkiye’de ama akıllarda Moshoeu gibi, Kona gibi yer etmediğini gördüm.
İlk geldiklerinde “bunlar Afrika’nın sıcağından geldiler Ankara ayazında duramaz kaçarlar” demişlerdi. Ankara’nın karında da oynadılar, yağmurunda da, sıcağında da. Aldıkları her kuruşun hakkını verdiler, o söylentileri çıkaranları da utançlarıyla bıraktılar.
Moshoeu’nun müthiş bir yeteneği vardı. Milimlik pasları, ahenkli bir oyunu vardı; gazeteler büyücü diye başlık atarlardı her maçından sonra. Kona golleri atar, Moshoeu asistler yapardı. Moshoeu hatta bir maçta hem asist yapar hem gol atardı. Golleri itibariyle Kona’nın da yeri ayrıdır ama sahadaki yöneticiliği ve oyun içindeki etkisiyle Moshoeu’yu da ayrı bir yere koymamız gerekir.
Bir Bursaspor maçı vardır ki hiç unutamam. Kötü gidiyoruz, takımın üstünde kara bulutlar var. Afrikalı futbolcularımızın da performansı tartışılmaya başlandı. Herkes “büyü bozuldu” diyor. Bu oyuncularla bir araya geldim, onlara ne kadar güvendiğimi söyledim. Yeteneklerinden şüphe etmiyordum hiç birinin, Allah vergisi yetenekleri vardı. O toplantıdan sonra Moshoeu hafta sonu Bursaspor’u neredeyse tek başına yendi. Savunmayı ipe dizer gibi tek tek geçti ve ceza sahası çevresinden güzel bir vuruşla da golünü attı. O kadar maç izlerim, bunu herkes bilir, ama öyle gole çok az denk geliyorum halen.
Bir de Ankaragücü maçı var ki o da her zaman hatırımdadır. Bizim derbi maçımızdır Ankaragücü maçları. Sahada öyle insanüstü performans sergiledi ki tribünde izlediğimde ne kadar doğru karar verdiğimi hatırlattı bana. Her maçında bunu hissettirirdi, düşündürürdü. Ankaragücü’nde kendisini savunmaya çalışan meslektaşlarını perişan etmişti. Maç 1-1 bitti ama herkes Moshoeu’yu konuşuyordu. Kazanamamakla birlikte o gün Moshoeu evladımızın çabasının karşılığını alamamasına da üzüldüm. Ankaragücü savunması dokunamamıştı bile ona, golü attığı sırada onları tek tek geçerken hepsi seyirci gibi kala kalmıştı.
Yıllar sonra bir röportajında benden “baba gibiydi” diye bahsettiğinde duygulanmadım desem yalan olur. Ben onları hep evladım gibi gördüm, hep onların iyiliği için çabaladım. Başka takımlardayken bile transferlerini bana danıştı, sözümü dinledi. Bugün bir evladımı kaybetmiş kadar üzgünüm. Futbolda hoca olarak da Gençlerbirliği’ne hizmet etmesini isterdim. Çünkü burası onun eviydi, burası onun baba ocağından sonra ikinci doğduğu yerdi. Nasip olmadı, tekrar Allah’tan rahmet diliyorum Moshoeu evladıma.”
Moshoeu, vefatından yaklaşık 6 ay önce Cavcav’la telefonda görüşüyor. Ekonomik olarak zor durumda olduğunu öğrenen Cavcav, oyuncuya “bana bir banka hesabı gönderin. Sana, Kushe’ye ve Kona’ya aylık 1500 euro göndereyim, bana orada oyuncu izleyin” teklifi yapıyor. Ancak bu teklif gerçekleşmeden Moshoeu’nun hastalığı ilerliyor.
Moshoeu , yıllar önce Aksiyon dergisine verdiği röportajda İlhan Cavcav için “baba gibi” diyordu. Hatta, “onu hep gururlandıracak şeyler yaptım” diyerek aralarındaki bağı gösteriyordu. “Çok yabancı oyuncu olmasaydı eğer, kontenjan diye bir sıkıntı olmasaydı Gençlerbirliği’ne beni geri alacaktı.Ama olmadı, ben de onun da görüşünü alarak Bursaspor’a gittim.” Kendisini Fenerbahçeli hissedip, hissetmediği sorusuna ise; “Gençlerbirliği’nin bende büyük yeri var. Kariyerimdeki birinci basamağım orası. Avrupa’ya açılmama vesile olan takımdı Gençlerbirliği” diyor.
Uyum sağlamaları kolay olmadı ama uyum sağladıktan sonra diğer arkadaşlarıyla da birlikte ligin tozunu attırdılar.
Gençlerbirliği’nde Samuel Owusu transferinde bile “Kona-Kushe-Moshoeu” hatıralarıyla umuda kapılmak tamamen bu tarihi mitin, gerçeklerin sonucu.
andrekona.com'dan alıntıdır...