Bazen basit düşünmek iyidir. Ligin 10. haftası geride kalmışsa puan tablosuna bakmak durumu anlamak için yeterlidir. “Transferlerimiz tam isabet, hocamızın dört dil biliyor, kamp dönemimiz çok iyi geçti, kadro derinliğimiz var” gibi hikayeler birden sönüverir. Ne diyor puan cetveli? İki başkent takımı ligin dibine demir atmış. Her geçen hafta yukarıdaki takımlar ile ara açılıyor. Ligin en kötü averaja sahip olan takımı Gençlerbirliği. Galibiyet alamayan tek takım Ankaragücü. En fazla mağlup olan iki takım Ankaragücü ve Gençlerbirliği…
Bu yolun nerede sonlanacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. İki başkent takımı kol kola belki de geri dönmemek üzere bir alt lige doğru emin adımlarla ilerliyor.
Farklı dinamikleri olsa da gerek Ankaragücü’nün, gerek Gençlerbirliği’nin ortak problemi aynı. Kulüplerin iyi yönetilememesi… Ne demek iyi yönetilememek? Pazarda 5 liraya satılan meyvenin manavdan 15 liraya alınmasına rağmen en az yarısının çürük çıkmasının bir transfer politikası klasiğine dönüşmesi… Başarısızlığı tescillenmiş ekiplerle çalışmakta ısrar edilmesi… Gelir gider hesabı yapılamadığı için kulüplerin ekonomik olarak sıkıntıda olması… Kadro istikrarı sağlanamadığı için kulübe her sezon bir otobüs dolusu futbolcunun gelmesi ve gitmesi… Yanlışlıkla kulübe doğru bir adam geldiğinde hemen kulüpten uzaklaştırılması… Bu kulüplere gönül verenlerin karar mekanizmalarından uzak tutulması… Listeyi daha da uzatabilirim ama gereği yok, zaten biliyorsunuz.
Teknik direktör değişimleri genelde takımlara geçici bir canlılık getirir. Her iki kulübümüz de hoca değişimine gitmesine rağmen daha kötü sonuçlar almaya başladı. Neden? Yeni hocaların ikisi de hem futbolcular, hem taraftarlar hem de kimi yöneticiler tarafından benimsenmedi. İki alt ligden hoca getiriyorsunuz. Parlak bir futbolculuk kariyeri yok. Göze batan bir başarı yok. Neden geldi sorusunun yanıtı “Umudumuz Şaban” filmindeki “Beni buraya kim çıkardı?” diye başlayan muhtar adayı konuşmasında… Ankaragücü 21 günde 6 lig maçı oynayacak. Doğru bir hoca değişimi ile yakalanacak olumlu hava kara bulutları dağıtabilirdi. Korkarım yapılan bu hatalar anlaşıldığında her iki kulübümüz için de iş işten geçmiş olacak.
Gençlerbirliği üç maçtır sağ bek arıyor. Bir oyuncu değişikliği yapıldığında sahada üç oyuncunun mevkisi değişiyor. Son maçta Arda’yı sırasıyla sağ bek, stoper ve santrfor mevkilerinde izledik. Gol bölgesinde her hafta yeni bir dizilim izliyoruz. Bu muhteşem kadro planlaması ile yakında kaleci santrfor olarak sahaya çıkarsa şaşırmayacağız.
Geçen sene Metin Diyadin elindeki yetersiz kadro ile her maçı başa baş oynadı. Takım iyi oynarken görevine son verildi. Sabredilseydi hem ara transferde yapılan takviyelerle takım ligden düşmezdi hem de teknik direktör değişimlerine harcanan paralar kulübün kasasında kalırdı. Bu hatanın hala farkına varılmamış olsa gerek, aynı senaryo bu sene de oynanıyor.
Önümüzdeki dönemde sadece iyi yönetilen kulüpler Süper Ligde oynayacak. Hele Gençlerbirliği gibi hiç bir kurumdan destek almayan bir kulübün altyapıdan oyuncu yetiştirmemesi ve iyi yönetilmemesi durumunda varlığını sürdürmesi mümkün değildir.
Ankara’da yetenekli gençler, modern tesisler, bilgili hocalar, parasal kaynak ve taraftarların desteği olmasına rağmen futbolda başarının gelmemesinin nedeni yöneticilerin basiretsizliğidir. Mevcut yapı bu yönetimleri getirmektedir. Kurumsallaşma ve liyakat ilkeleri işletilmediği sürece bu kısır döngü maalesef amatör liglerde sonlanacaktır. Hiç olmazsa yakın geçmişte yaşadıklarımızdan ders alalım.
Ellerine sağlık, doğru tespitler bunlar. Daha çok kişinin okuması için çaba göstereceğim.
Ercüment Tunçalp
04-12-2020 14:38