Ankaragücü’nün 9 eksikle çıktığı bir Galatasaray maçının ardından, üstelik de maç İstanbul’daysa ne yazılabilir bilemiyorum.
Ankaragücü’ne Rize ve Rizespor maçının tahribatı ağır oldu. Rize’de bireysel hatalar ve hakem kurbanı olan Başkent ekibinin aldığı yara sadece o maçla kalmadı. Rize’ye kadar Korona açısından sorunsuz yaşayan kulüp, o deplasmanda virüse bulaştı ve kadroda çok derin bir gedik açıldı. Tam 8 oyuncu Korona belası nedeniyle İstanbul’da sahaya çıkamadı. Buna bir de haksız yere kırmızı kart gören Alper Potuk’u eklediğimizde tam 9 oyuncunun olmadığı bir lig maçına çıktı sarı – lacivertliler.
Tabiii ki sonuç da hüsran oldu. Ankaragücü bu kadar eksiğe rağmen yine ideale yakın gibi duran bir ilk 11’le çıktı sahaya. Kitsiou’nun yerine stoper Sarlija sağ beke geçerken, Pinto’nun yerinde Atila Turan oynadı. Bunlar sürpriz değildi. Az çok herkes biliyordu.
Ancak ligin ilk 3 maçında 11’de görev verilen Lukasik’in, büyük umutlarla getirilen ve kendi milli takımında da yer alan Voca’nın ve Çapa’nın getirdiği isimlerden olan Adziç’in bu kadar eksik kadroya rağmen ilk 11’de yer alamamaları şaşırtıcıydı.
Defansın önünde Atakan Çankaya ve Assane yer alırken, Emre Güral Börven’in arkasında maça başladı. Sağ kenarda Saba, sol kenarda da beklendiği gibi Bolingi ilk 11’deydiler. Genel anlamda bu kadroda sırıtacak iki bölge sağ ve sol bek olarak görülüyordu.
Ankaragücü teknik direktörü Fuat Çapa oldukça iddialı bir ilk 11 sahaya sürmüştü. Bu kadronun gol yiyeceği kesindi. Ama atacağını da düşünüyorduk.
Yanıldık !
Gol bulamadı Ankaragücü. Çünkü takımda büyük bir kalite sıkıntısı vardı. Örneğin gol kralı diye bel bağladığımız Börven son vuruşçu bir adamdı. Öyle topu alacak, sürecek, çalım atacak, uzaktan şut deneyecek bir hali gözlenmiyordu. Nitekim 8.dakikada boş pozisyonda aldığı topu şut çekmek yerine, taç çizgisine doğru taşıması bize "takke düştü kel göründü" dedirtiyordu.
İlk yarı da buna benzer bir durum da yine yenen golde görüldü. O bölgede oynayacak başka bir oyuncu olmamasından dolayı mecburen sağ beke konan Sarlija Sarachi’yi kaçırınca kaçınılmaz sonla karşılaştık.
Sadece bunlar değildi tabii ki Bolingi gözümüze oldukça iyi gelmişti daha önceki maçlarda. Ama o da havadan ve topsuz oyunca katkı veriyordu. Topla münasebeti resmen acemiceydi. Yakaladığı pozisyonları çömertçe haracayarak, topu dağlara taşlara atarak taraftara adeta saç baş yoldurdu.
Ricardo Fredrich, Pazdan ve Erdi’nin hatasız oynadığı maçta Saralija gol haricinde savunmada iyi, hücumda katkısızdı. Atila Turan ise son derece kötü bir günündeydi. Attığı hiçbir orta işe yaramadı. Marmara Denizi’ne kadar giden ! ortaları oldu. Saba geçen sezona göre daha iyi ama bir türlü sürekliliğini maçın geneline yayamıyor. Özellikle 2.yarılarda kopuyor
Şimdi gelinen nokta yapılan transferlerin bir kısmında müthiş bir kalitesizlik göze çarpıyor. Özellikle Adziç’in bu kadar eksiğe rağmen ilk 11’de bile olmaması bu trasfere kim yaptıysa ona yazar. Genel anlamda bu kalitesizlik skorlara yansıyor. Fuat Hoca bu maçtan bazı kazançlar sağladığını düşünüyorsa da yanılıyor. Bu maçta kazanç yok. Benim son yıllarda gördüğün en kötü, ama kötü Galatasaray’la oynandı. Düşünün ki rakip ilk şutta gol buldu. Buna rağmen o Galatasaray’dan puan alınamadı. Şahsi görüşüm Süper Ligde bu Galatasaray’la kim oynarsa o gün puan alırdı. Ama alınamadı. Çok yazık oldu. Oysa Ankaragücü küme düştüğü geçen sezon bile 10 kişi ile İstanbul’da 0-2’den gelip 2-2’yi yakalayıp bu takımdan puan almıştı. Ben hep şunu söylüyorum. Ankaragücü savaşmalı, mücadele etmeli. Fuat Hoca’nın oyun felsefesi ayağa pas, güzel futbol, hücum anlamında zenginlik.
Ama puan için bunları yapman yetmiyor. Süper Lig’de biraz kaos futbolu lazım. Özellikle de hakem faktörü önemli. Gerekiyorsa da hakemi de baskı altına almak zorundasınız. Bunu anlatamıyoruz. Bakım 48.dakikada top Atakan’a atılıyor, Atakan toplu alıp pozisyonu sürdürüyor. O arada Börven her zaman olduğu gibi ofsayt poisyonunda. Ama pozisyonun dışında ve Lyundama geliyor Börven’e kasti bir müdehale de bulunuyor. Bu net penaltı ve kart. Ama Börven ofsaytta olduğu için hakem penaltıyı vermiyor, ofsayt çalıyor. Oysa o pozisyonda kenar yönetimi top yekün ayaklansa, bütün takım hakemin başına üşüşse, Börven yerden kalkmasa hakem belki de VAR’a gidecek ve penaltı çalacak. Ama kimse de itiraz yok. Takım nazılı, mülayım, narin. İtiraz yok, hakemle konuşmak yok. Bunları çözmek lazım.
Türkiye Liginde oynadığımızı, kazanmak için bunların da mübah olduğunu oyunculara hatırlatmak lazım. Bakın Orgill, geçen sezon penaltı noktasına oturarar penaltı aldırmıştı. Bunlar yapılmalı. Türk futbolunu kurtaracak olan biz değiliz, biz önce kendimizi kurtarmalıyız. Düzlüğe çıktığımızda Türk futbolunun gelişimi için savaşalım o ayrı konu.
Gelelim Atakan Çankaya’ya. Bu maça çıkana kadar ligde sadece 11 dakika oynamıştı. Atakan’ı keşfetmek için takımın eksik olmasını beklemeye gerek yoktu. Atakan buradaydı ve takıma katkı vereceğini resmen gösteriyordu. Atakan için eksikler fırsat oldu. Oynadığı maçta sahada ayak basmadığı yer yoktu. Açıkları kapattı. Takıma dinamizm verdi. Bu maçın en büyük kazancı Atakan oldu. Artı Assane’yi de beğendim. Oyun kurma açısından da faydalı işler yaptı.
Ligde 5 maçta, 4 yenilgi alan bir takımız ve taraftar isyanda. Ama biraz daha sabredelim. Karagümrük maçı inşallah çıkışın başlangıcı olur. Aksi halde işler çok daha içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Yorum Yazın