Ankaragücü’nde 4-5 günde çok ilginç şeyler yaşandı. Dibe vuran bir takım vardı.
Ama 2 maçta kış gününde güneşi gösterdi bize Ankaragücü.
Sanırım şu an binlerce Ankaragücü taraftarından mutlusu yoktur. Kuşkusuz hepimizin bir hayatı, sorunları, dertleri, iş telaşı, hayat telaşı var. Ama bizi bu hayata bağlayan da ailemizle birlikte bu kulüptür. O yüzden ben camianın bu zorlu günlerde neler çektiğini çok iyi biliyorum. Kazanılan bir maçın ardından tüm negatifliklerin pozitife döndüğünü hayata bakış açımızın değiştiğini net olarak söyleyebilirim.
Peki Ankaragücü’nde 2 günde ne değişti? Değişen teknik direktör mantalitesi. Fuat Hoca’yla tesislerde düzenlenen basın toplantısından önce neredeyse yarım saat sohbetimiz oldu. Orada ben takımın zaaflarını ve bizim bu ligin yapısına göre oynamamız gerektiğini yoksa kazanmamızın zor olacağını kendisine söyledim. O ise kendi oyun sistemi ve felsefesinin olduğunu bunu yerleştirdiği zaman her şeyin güzel olacağına inanıyordu.
Fuat Çapa, pasa dönük, göze hoşa gelen, hücuma daha çok dönük bir futbol oynatmak istiyordu. Tabii her hoca böyle bir takımı olsun isterdi, her taraftar da böyle bir takım izlemek isterdi. Ama Ankaragücü’nün mevcut kadrosuyla bunu başarma şansı yoktu. Ben bazı takımlardan örneklerde vererek, Süper Ligde bugün oynanan futbolun daha çok fiziğe dayalı, rakibi durdurmaya yönelik, golü atıp üzerine yatmak, oyunu yavaşlatmak, tempoyu düşürmek adına sistem kurmak gerektiğine inanıyordum ve hocaya da aynen söyledim. O dönemde Antalyaspor’un Alman futbolcusu Podolski, Malatyaspor maçından sonra Alman basınına Yeni Malatyaspor takımının sistemini eleştiren bir açıklama yapmıştı. Konuşmamızda o da gündeme gelmişti. Yani maalesef Türkiye Ligi bunu götürüyor. Fuat Hoca döneminde takımın fizik gücünün yetersizliği görünüyordu. Artı savunma anlayışı göz ardı ediliyordu. Orta saha çabuk geçiliyor, rakipler rahat gol buluyordu.
ÇOK YAPACAK BİR ŞEY YOK
Tabii ki Türkiye’de bugün oynanan futbol sisteminden ben de mutlu olmuyorum. Çünkü sistem futbolun az olduğu, sadece tempoyu düşürmek, oyunu yavaşlatmak, hatta birazda çirkinleştirmek üzerine bir sistem. Ama Ankaragücü açısından söylüyorum; gel gör ki bugün ateşe düşmüşüz! Bundan kurtulmak için de böyle bir çözüm üretmek lazım.
(Bu arada korona olan Fuat Çapa hocamızla da mesajlaştık. Kendisine buradan bir kez daha geçmiş olsun diliyorum.)
İşte Mustafa Dalcı bunu yaptı. Garanti futbol oynattı. Kontrolü ön plana aldı, önce yemeyelim, sonra nasıl olsa araya bir gol sıkıştırırız dedi. Atınca da oyunu yavaşlattı, durdurdu. Bu sistem elbette maçın genelinde göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkardı. Oyun kalitesi düşüktü. Ama ne yapalım can pazarındayız! Yaşamamız lazım ve hayat devam ediyor. Ama öyle ama böyle bir şekilde kazanmamız lazımdı. Ve 2 maçtır da kazanmaya başladık.
İYİ FUTBOL DA VAR !
Ama diğer taraftan belli bölümlerde oynanan güzel futbolu da asla göz ardı edemeyiz.
Örneklerle gidelim...Trabzonspor maçının ikinci yarısı. Geriye düşüldükten sonra beni son derece tatmin eden bir futbol vardı. Antalyaspor maçının ikinci yarısı yine futbol adına, golü bulma adına güzel şeyler izledik sahada. Ancak işte o final paslarını veya son vuruşları iyi yapamamak bize 2 yenilgi getirdi. Tabii şunu da söylemeden geçmek haksızlık olur. Fuat Çapa döneminde oynanan Göztepe maçında Ankaragücü’nün yakaladığı ve kaçırdığı pozisyonları kim kaçırsa, hangi hoca takımın başında olsa yenilgi kaçınılmaz olur.
Gelelim kazanılan 2 maça. Ankaragücü takımı; Konyaspor ve Hatayspor maçlarında golü bulması gerektiği anlarda bu sefer golleri buldu. Bunun için futbolda ne yapılması gerekiyorsa yaptı. Pas trafiği arttı. Hücumlarda pas alış verişleri arttı (üçgenler). Kanatlar çok güzel kullanılmaya başladı. Özellikle geldiğinden bu yana bize bir şey sunamayan Saba Lobjanidze inanılmaz oynamaya başladı. Bırakın güzel oyunu sahada liderlik yapmaya başladı. Bu da performansına doğrudan katkı verdi. Goller atıyor, asistler yapıyor. Konyaspor maçının yıldızıydı. Hatayspor maçında da müthiş işler yaptı. Pas bağlantısı iyiydi. İkinci yarıda girdiği ve hazırladığı pozisyonlar gol olsa güle oynaya bitiririrdik maçı. Emre Güral çok faydalı oynadı. Çok beğendim. Belli kalitesi var. Ama 2.yarıda kaçırdığı o golü yazması lazımdı.
Öte yandan göz ardı edilmeyecek başka bir konu Mustafa Dalcı bu güzel işleri yoklukta yapıyor. Bakın Hatayspor maçında takımda tam 10 eksik vardı. Ama takım sırıtmadı. Herkes görevini en iyi şekilde yaptı. Hatta zorunlu olarak orta sahanın merkezinde oynayan Pinto bile kendisine çok yabancı olan bu bölgede elinden geleni yaptı. Ki Pinto lider oyuncu. Düzgün adam her türlü katkısı son derece iyi.
DALCI’NIN ŞANSSIZLIĞI
Başka bir konu. Dalcı hocanın hamle şansı fazla yoktu. Yedeklerde oyuna alabileceği terübede bir tek Paintsil vardı. Zaten Mustafa Dalcı, Paintsil’i öyle güzel kullanıyor ki, oyuna bir atıyor golleri buluyor. Başka bir hamleyi de Şahverdi ile yapabilirdi. Onun içinde tıpkı benim değişikliklerden önce yanımda bulunan gazeteci arkadaşlarıma söylediğim gibi Atila Turan’ı kenara alıp, Pinto’yu sol beke çekip Şahverdi’yi öne atması lazımdı. Aynısını yaptı. Demek ki aklın yolu bir!
ALT YAPI
Gelelim alt yapıdan çıkan isimlere. Tabii eksikler olmasa kadroya giremezlerdi. Ama bu eksikler sayesinde kadroya dahil edildiler. Ender Aygören tecrübesizliğine rağmen çok iyi oynadı. Kırmızı kartı aldıran da oydu. Görevini yaptı. Zamanla çok daha iyi olacak. Ender haricinde alt yapıdan Mert Topuz, Murat Sipahioğlu, Yusuf Eren Göktaş, Anıl Dikmen, Mehmet Ali Akın’da kadroda yer aldılar. Bunlar güzel gelişme. Çocukların o havayı solumaları süper olay. Ki maçtan sonra ne kadar mutlu olduklarını da gördük. Bu gençlere her ne kadar bizim alt yapıdan çıkmasalar bile Atakan Çankaya ve Erdi Dikmen’i de ilave edebiliriz. Bunlar güzel gelişme.
ALPER POTUK
Peki şimdi takım iyi giderken buzdolabına konan Alper Potuk olayı ne olacak? Bana kalırsa devre arasına kadar buzdolabında kalsın. Devre arasında da yollar ayrılsın. Bu ahengi bozmamak lazım.
GEÇ GELEN ADALET ADALET DEĞİLDİR
Tabii bu 2 galibiyet aylardır zor günler geçiren Ankaragücü Başkanı Fatih Mert ve yönetimini de çok mutlu etti. Çok büyük ve ağır eleştiriler aldılar. Çok sıkıntı çektiler. Fakat onlarda şimdi mutlular. Tabii biliyoruz ki çok plamlama hataları yaptılar. Bunun da farkındalar. Ama eleştiri yaparken de dozajını ayarlamak gerekli. İnsanların onuruyla gururuyla oynamamak lazım. Sarı – lacivertli taraftarların bu konuda aşırıya gitmemesi gerekli. Sonuçta şu da var. Mart başına kadar hiç bir kongre yapılmayacak. Ankaragücü Kulübü mevcut yönetimlel yola devam etmek zorunda. O yüzden eleştirimizi yapalım, ama birlik beraberliği de bozmayalım. Sonuçta aynı gemideyiz.
Son olarak taraftarın sosyal medya kampanyasına değineceğim. Ankaragücü taraftarı gerektiği zaman elini taşın altına sokmasını iyi bilmiştir. Bunun sayısız örneği vardır. Hakem Hüseyin Göçek’in maça atanmasıyla da yine bu kez sosyal medyada gücünü göstererek atamaya tepki gösterip adalet istemiştir. Ve adalet bu maçta Hüseyin Göçek açısından yerini bulmuştur. Ama geç gelen adalet adalet olmaz. Çünkü Ankaragücü geçen sezon Başakşehir maçı yüzünden küme düşmüştür...
ORHAN SAL
Yorum Yazın