Böyle transfer politikası mı olur?
Türk futbolunda teknik direktörlük kurumunda sistem şöyle işler; bir takımda teknik direktör için yol gözüktüyse ve dedikodular çıkmaya başladıysa, kulübün yönetimi “ya teknik direktörümüzün arkasındayız” açıklaması yapar, ya da sessiz kalır. Oysa arkadan mutlaka yönetimden birileri, yeni teknik direktör adayıyla görüşmüş ve anlaşmıştır bile.
Bu sistemi yöneticiler de, takımın teknik direktörü de, gelecek teknik direktör de çok iyi bilir.
Böyle bir durumda yöneticiye sorsanız; “Takımda şu an bir teknik direktör var. Bunlar konuşulacak şey değil!” der.
Mevcut teknik direktöre sorsanız; “Ben görevimin başındayım. Bana bir tebligat yapılmadı. Benimle çalışmak istemiyorlarsa, oturur konuşur, dostça vedalaşırız” der.
Gelme ihtimali olan teknik direktöre sorsanız da; “Takımın başında bir teknik direktör varken bunları konuşmak doğru olmaz!” der ve konuyu kapatır.
Yani Türkiye’de senaryo böyledir. Filmde tıpkı, Kemal Özdeş’in 1 saatte gönderilip, Cihat Arslan’ın 1 saatte Ankaragücü’nün başına getirildiği gibi biter.
Bunu biliyoruz...
Zaten Ankaragücü camiası da cin gibidir. Herkes herşeyi bilir.
Yani kimse insanları saf, kendini de uyanık yerine koymaya kalkmasın. Ömer Erdoğan’a teklif yapılmamış gibi gösterilmeye çalışılmasın. Teklif yapıldığını, yönetimdeki Ömer Erdoğan’cılar da, Cihat Arslan’cılar da iyi biliyor.
Ömer Erdoğan zaten biliyor…
Yani Ankaragücü yönetimi daha kendi içinde bir bütünlük sağlayamıyor.
BU YÖNETİM ANLAYIŞI İLE BAŞARI GELMEZ!
Ankaragücü’nün geldiği son durumu çok konuşacak, tartışacak, anlatacak çok bir şey kalmadı.
Çünkü kongreden bu yana, yönetim biçimi, yönetim anlayışı, transfer politikası çok sorunlu. Dışarıdan gözlemimiz parayı ben verdim, düdüğü ben çalarım anlayışı var.
Ankaragücü’nü mali durumunu şu an bilemiyoruz. Çünkü açıklamıyorlar. Kulübün borcu nerelerde kongrede bile bilanço sunmadılar. Dünya üzerinde kendi camiasını bu kadar adam yerine koymayan başka bir yönetim yoktur!
Öte yandan 2,5 aylık transfer sürecine bakarsak sportif anlamda sınıfta kaldılar.
Bana göre kulübün, önümüzdeki dönemde fabrika ayarlarına dönme vakti geldi.
Benim artık bu saatten sonra Süper Lig, Avrupa, kupa, başarı hiçbir şey gözümde yok.
Ankaragücü’nün derhal fabrika ayarlarına dönmesi lazım.
Ankaragücü’nün Ankaragüçlüler tarafından yönetildiği, aidiyetli futbolcuların forma giydiği, yeniden tüm Başkent’in takıma haline geldiği, Seymenlerin takımı stada getirdiği günlere ivedi dönüş yapması lazım.
Ankaragücü’nün halini, Ankaragüçlüden başka kimse anlamaz.
Gerekirse bir süre buralarda kalınsın. Ama sahada Ankara’nın takımı olsun, adiyetli takım olsun.
Eğer ki mevcut yönetim, bunları yapacaksa, onları da sırtımızda taşırız. Ama bu konuda en ufak bir belirti görmüyorum ben.
TARAFTAR STATTAN UZAKLAŞTIRILMAK İSTENİYOR
Bugün yapılan bir şey var. Takımına en gönülden bağlı taraftar kitlesi olan Ankaragücü taraftarını stadyumdan uzaklaştırılmak isteniyor.
Zaten geçen sezon ki skandal küme düşmeyle taraftar çekilmişti. Şimdi başarısız yönetim anlayışı ve transfer politikası taraftarı iyice çileden çıkardı.
Yaklaşık 2,5 aydır boşa geçirilen bir transfer dönemi var.
Bakın bir spor kulübü statüsüne göre; ya profosyonel yönetilir, ya amatör.
Ankaragücü Kulübü sözde profosyonel bir kulüp. Ama profosyonelce yönetilmiyor.
Amatörce bile yönetilmiyor.
Yönetilemiyor!
Başka meslek kuruluşlarında faaliyet gösteren insanlar, futbol gibi komplike, insan ilişkilerine dayanan, sistem olması ve plan/program dahilinde hareket edilmesi gereken, tüm dünyada endüstri haline gelmiş, sınırların ortadan kalktığı bir spor dalında, bir futbol kulübünü hakkıyla yönetemez.
Ki geçen sezondan bu yana yönetilemediği ortada.
Futbolu bilmeyenler, liyakatsız adamları göreve getirilerse, o liyakatsızlar, ne futbolcu satabilir, ne futbolcu alabilir.
Sadece bu yönetim için değil, genel anlamda yazıyorum; Ankaragücü’nü yönetiyorsanız 2 şeye güvenmeyeceksiniz. 1-Paranıza 2-Siyasi gücünüze.
Geçmişte müthiş örnekler var. Bu camia zamanında Nurettin Çarmıklı’yı bezdirdi. Ki bu hataydı. Yapılmamalıydı. Çarmıklı bezdirilmemeliydi. Çünkü Çarmıklı mevcut Tandoğan Tesislerine yapmıştı. Çünkü İstanbul’un elinden star oyuncuları kapıp, transfer etmişti. Çünkü güçlü yönetimi vardı. O Çarmıklı’nın yönetiminde, Mehmet Nazif Günal’lar, Nihat Özdemir’ler, 2-3 bakan, 2-3 belediye başkanı, Başbakanın sağ kolu solu kolu vardı.
Bu camia gözlüklünün yüzüne bile bakmadı. Ki o gözlüklünün tarihteki en güçlü dönemiydi. Ve gözlüklünün de bir teknik direktör inatlaşması sonucu gittiğini hatırlatalım.
O yüzden; Ankaragücü’nde işinizi hakkıyla yapmanız, yapamıyorsanız da kenara çekilmeyi bilmeniz gerekli.
AYLARDIR AYNI NOKTADAYIZ!
Bir yönetim, bir sportif direktör düşünün. Aylardır Saponara, Djokanoviç, Bassagog, Cephas, Tolga, Efkan sorununu çözememiş. Artı yeni sorunlar üretmiş.
Kadro dışı bırakılan Sapanora, Djokanoviç ve alt yapıya kadar gönderilen Cephas kadroya alınmış, kurtarıcı diye maçlara sokuluyor, ama aylardır idmanlara çıkan, maçlara çıkan Bassagog gönderiliyor. Bu nasıl bir planlamadır?
Tolga ve Efkan ikilisinin durumu kriz haline gelmiş. Ama bu 2 oyucuyu yönetim olarak camiayla bir türlü barıştıramıyorsunuz.
Çünkü yönetim kademesinde camiayı bilen, taraftarın ruhundan anlayan insan yok.
7 aydır oynamayan oyuncu aldılar, 7 ay az gelir dediler bu kez 2 yıldır oynamayan oyuncu peşine düştüler. Ki oyuncu ful sorunlu bir oyuncu.
Transfer dönemi bitmiş halen oturan bir şey yok!
Garry Rodrigues’i takım kaptanı yapıyorsunuz, transfer dönemi bitmek üzereyken bu kez hadi güle güle diyorsunuz! Bu etik mi?
Yapılan transferler kimsenin içinde sinmiyor. Takımdaki sıkıntılı bölgeler belliyken, aylardır bir tane sorun çözebilecek oyuncu transferi yok.
Kulübün Sporitif Direktörü ne zaman devreye girecek?
Bu transferleri kim yapıyor?
Ankaragücü’nün menajerlerin eline düştüğü söyleniyor.
Transferler bir Alman firması üzerinden yapılıyor.
Hiçbir transferin maliyeti belli değil.
Kim kaç paraya alındı, kulübe ne kadar maliyeti var belli değil.
Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır!
Takım çorba olmuş!
Mahalle bakkalında bile bilgilendirme yapılır!
Eğer Djokanoviç, Garry Rodrigues, Saponara gibi oyuncular elde kalırsa, bunlar Ocak ayında transfer yasağı olarak döner.
Bakın bu sistem 90’lardaki, 2000’lerdeki sistem. Menajer odaklı sistem. Ve bu sistemde batan kulüpleri bir çırpıda sayayım. Karabükspor, Mersin İdman Yurdu, Gaziantepspor, Erzurumspor, Vanspor, Erciyesspor, Göztepe, Malatyaspor.
Borç batağında yaşayan kulüpler; Bursaspor, Eskişehirspor, Sakaryaspor, Karşıyaka, Ankaragücü, Kayserispor.
Bu liste uzar gider…
TARAFTARA GELİNCE
Ankaragücü taraftarı da bu dağınıklıkta olursa, hiçbir yönetim taraftarı kaele almaz. Ankaragücü’nde grup, dernek, münferit kim varsa bu yönetimle eğer bilet/kombine ilişkisi varsa derhal noktalaması lazım. Ankaragücü camiasının mevcut veya gelecek tüm yönetimlerle arasına mesafe koyması gerekli. Taraftarın sadece stada gidip takımını desteklemesi lazım. Kimseyle kavga edin, restleşin demiyoruz. Ama bağımsız hareket etmek için, kimseye bağın olmaması lazım. O zaman daha güçlü olursun.
ORHAN SAL
Takımdan soğuttular yazıklar olsun hepsine
Semih
13-09-2024 10:28