Yorumcular Denizli maçını 6 puanlık maç olarak nitelendirdiler ama Ankaragücü’nün mevcut kadrosu ile en kötü orta sıralara oynayacağı belli oldu. Rakibinden daha iyi oynadığı Beşiktaş maçını kaybeden Ankaragücü Denizli maçını kazanmasına rağmen hataları çoktu.
Yalçın Koşukavak’ın teknik sorumlu olarak gelmesinden sonra iki maçını da kazanan Denizlispor cephesi maçtan önce beraberliğin kendileri için iyi olacağını düşünüyordu. Zira Sagal, Oğuz Yılmaz gibi önemli eksikleri vardı ve maça üçüncü kalecileri ile çıkacaklardı. Ankaragücü’nde ise Pazdan dışında önemli bir eksik bulunmuyordu.
Ankaragücü maça rakibine ön alanda baskı uygulayarak başladı. Umut vadeden ataklarda gol pasını verecek oyuncu olmayınca çok önemli pozisyonlar şuta dönüşmeden son buldu. Transfer döneminde kaleci, stoper, kanat oyuncusu, santrfor takviyesi konuşuluyor ama bence öncelik orta sahada bir oyun kurucu olmalı. Hatta bir oyuncu transferi bile yeterli olur. Köşe vuruşunda Denizlispor’un genç kalecisi boşa çıkınca Atakan’ın kafa vuruşu ile Ankaragücü ilk golünü buldu.
Son haftalarda Ankaragücü daha istekli oynuyor. Nedeni yeni hocanın becerisi mi, Alper’in kadro dışı kalması mı, yeni prim sistemi mi derseniz hepsinin bileşkesi derim. Takımı ateşleyen oyuncuların başında Atakan geliyor. Bana göre Atakan stoper olarak devam ederse milli takıma kadar önü açık. Güçlü bir oyuncu olmasının yanında stoperlerin çoğunda bulunmayan sürat özelliği var. Kademelere çok çabuk giriyor. Orta saha kökenli olması nedeni ile topu oyuna sokma becerisi iyi. Sahada 10 tane Atakan olsa o takım kolay kolay yenilmez.
Ankaragücü’nün bu sezon takıma en faydalı olan ve gönülden oynayan oyuncusu olan Kitsiou’nun 60 metre top sürerek hazırladığı pozisyonda Lukasiç penaltı noktasında bomboş kaldı ve ayak içi ile yaptığı plase ile Ankaragücü’nün ikinci golünü attı. Orta sahanın en çalışkan oyuncu olan Lukasiç ilk geldiği günlerdeki başarılı performansını yakaladı. Yanında oynayan Çekici ve İdriz Voca bu maçta da bekleneni veremedi.
İkinci yarıda Ankaragücü’nün farkı artıracağını düşünenler yanıldı. Kendi yarı sahasına çekilen Ankaragücü Paintsil ve Saba gibi hızlı oyuncuları olmasına rağmen bir tane bile etkili karşı atak yapamadı. Bu oyunculara isabetli pasları atacak usta bir ayak yoktu. 63. dakikada Paintsil sarı kartı gördükten sonra hakeme itirazın dozunu kaçırdı. Geçen hafta Başakşehir’li Rafael’in benzer pozisyonunda yaşanan hakem faciası bu kadar tepki çekmeseydi Paintsil’i oyundan atılırdı bence. Profesyonel bir oyuncunun bu sorumsuzluğunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Sakatlanan Voca’nin yerine 78. dakikada Assane girdi. Girer girmez Denizlispor’un golü geldi. Orta sahadan atağa destek olan Recep Niyaz’ın 5 metre arkasında kalınca o da rahat bir vuruşla golünü attı.
Takımda böyle oyucular varken sahada savaşan, hava toplarını indiren, baskı yapan, savunmasına yardım eden Bolingi’nin yerden yere vurulmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Pozisyon hazırlayabilseler gollerini de atacak. Ligimizde her takımda yer bulacak faydalı bir oyuncu Bolingi.
Maç 2-1 olunca Ankaragücü Çekici ve Paintsil’i çıkarıp Atila ve Erdi’yi aldı. Zaten pas yapmakta güçlük çeken takımın top tutma becerisi daha da azaldı. Sahadaki dizilim 5-5-0 şekline büründü. Kazandığı topları hiçbir oyuncusunun olmadığı rakip alana şişirince oyun pinpon maçı gibi Ankaragücü ceza sahası ve çevresinde oynanmaya başladı. Oysa iki hızlı oyuncusunu ileride bıraksa zaten Ankaragücü kalesinde net pozisyon bulmakta zorlanan Denizlispor önlem almak durumunda kalır ve bu kadar yüklenemezdi. Ceza sahasında yaşanan karambollerde topun ele, elin rakibin yüzüne gelmemesi büyük şans zira Ankaragücü adeta gole davetiye çıkardı. Mustafa Yumlu kale önünde 3 metreden topu dışarı vurmasa bu hatanın bedeli ağır ödenecekti.
Mustafa Dalcı zaman zaman bize 80’li yılların nostaljilerini yaşatıyor. O zamanlar “Galip takımın onbiri değiştirilmez” diye bir klişe vardı. Modern futbolda rakip analizi yapılıyor ve her maça farklı taktikle çıkılıyor. Bu maçta rakibin yumuşak karnı maça tecrübesiz üçüncü kalecisi ile çıkmış olmasıydı. Ankaragücü’nün uzaktan şutlarla ve yan ortalarla adeta kalede emanet duran kaleciyi yoklaması gerekirdi. Bunu maç boyunca hiç yapmadı. 80’lerde de işe yaramayan bir başka anlayış son dakikalarda skoru korumak için bir orta saha oyuncusu çıkarıp stoper oyuna almaktı. Oysa en iyi savunma topa sahip olarak ve kaleden uzakta tutarak yapılır. Ülkemizde hocaların kredisi iki üç maç olduğu için Mustafa Hoca’nın maçın sonlarındaki heyecanına ve endişesine de hak vermiyor değilim. Her şeye rağmen galibiyet güzeldir.
Mevcut kadrodan takımın oyununu şekillendirebilecek lider bir oyuncuyu çıkarması ve sorumluluk vermesi, hem Ankaragücü’nü hem Mustafa Hoca’yı farklı bir seviyeye çıkaracaktır. Takımını maçın her dakikasında futbol oynamaya yönlendirmesi başarı şansını artıracaktır.
Yorum Yazın