Geçtiğimiz hafta sonu kimsenin ruhu duydu mu bilmiyorum ama kardeş Bursaspor, Ankara deplasmanına gelmişti.
Zor bir dönemden geçen yeşil – beyazlılar, Ankara Demirspor ile TCDD Ankara Demirspor Stadı’nda karşı karşıya geldiler.
Maçı Başkent ekibi ilk yarıda biri frikik, diğeri penaltı olmak üzere attığı 2 duran top golüyle 2-0 kazandı.
Sonuç Ankara Demirspor için çok önemli değildi. Ama Bursaspor bu yenilgiyle 3.Lige doğru yavaş yavaş değil, son surat gidiyor.
Bir dönem Süper Lig şampiyonluğu yaşamış, Ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil etmiş bir kulüp olan Bursaspor adına gerçekten üzüntü verici bir durum.
Bursaspor’un biz Ankaragüçlülerin gönlündeki yeri ayrıdır. Bunu herkes bilir. Şehit emaneti bir kardeşliğin ürünüdür MKE Ankaragücü-Bursaspor kardeşliği.
Abdül Abi’den, Volkan abiye, Kovboy Fatih Abi'den, Celal Abi’ye, Şükrü Abi’den Kemal Abi’ye, Aydın Abi’den Minti Başkan’a ve son dönemde de Ali İmdat Reis’ten, Teksas Tribün Lideri Selim Kurtulan’a kadar büyük bir gelenek sürdürülmüş ve bugünlere gelinmiştir.
Tribünde büyük kardeşlik olmasına rağmen; 2 kulübün iyi kötü, başarılı başarısız zamanları olmuş, bu dönemlerde iki takım da sahaya çıkmış, ama öyle, ama böyle mücadelelerini delikanlıca vermişlerdir. Yukarıda saydığım isimler, bu kardeşliğe tribünde ve saha dışında büyük emekler vermişlerdir. Ancak son dönemde yeni nesil taraftarlar arasında, bu kardeşliği özümsememiş bir kesim, sosyal medya yüzünden, kardeşliğe zarar verici paylaşımlar yapmak suretiyle suni bir sorun ortaya çıkarmışlardır.
Ancak genel anlamda her 2 tribünde bu kardeşliğe halen sonuna kadar sahip çıkmaktadır.
Evet sadede gelirsek, TCDD Ankara Demirspor Stadı’na gittiğimde ilk dikkatimi çeken Bursaspor takım otobüsü oldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait en az 15 yıllık eski bir otobüsle Bursaspor Ankara’ya gelmiş. Otobüsü orada görünce “Yok artık, bunla gelmiş olamazlar!” dedim. Ama araştırdım ve maalesef Bursaspor, Ankara’ya o otobüsle gelmiş.
Yani bunun ayıp filan olduğu için yazmadım. Ama koskoca Bursaspor’un takım otobüsünün bile olmadığını görmek gerçekten üzüntü vericiydi. Daha fazla irdelememek için Ankara’da nerede kaldıklarını filan da sormadım.
Belki de vasat bir otelde kaldılar, onu da bilemiyorum.
Stadın dışında Ankaragüçlü taraftarlar ve beni tanıyan güvenlikçi arkadaşlar vardı. Onlarla sohbet ettik.
Bursaspor’un cezası nedeniyle, yeşil-beyazlı taraftarlar maçta yoktular. Ankaragüçlü taraftarlar, maça Demirspor tribününe sokmak için bazı Bursaspor taraftarlarıyla birlikte gelmişler. Onları kendi yanlarını aldılar.
Bursaspor Başkanı Sinan Bür maçta yoktu. Az sayıda yönetici vardı.
Stada girdim, oyuncular ısınıyordu. Stadın içinde ilk dikkatimi çeken Bursa medyasıydı. Eskiden Bursaspor Ankara’ya geldi mi 15-20 gazeteci gelirdi. Ama ben sahada 2 kişi bir de tribünde Bursaspor’da Bugün’ün emektarı Barış Yalın’ı gördüm. Barış’la hem maç öncesi hem devre arasında konuştuk. Barış’ı biraz kendime benzetiyorum. Oda benim gibi yıllarca gönül verdiği kulübünü içeride, dışarı da kovaladı ve kovalıyor. Ona üzülerek şunu dedim; “Ankaragücü’de 2.Lige düştü, bu stadyumdan geçti. Zor dönemdi. Ama hiçbir zaman Bursaspor’un şu an gördüğüm durumuna düşmedi” Bundan neyi kast ettim; hem takım kadrosu olarak bu kadar zayıf değildi, hem de kulüp olarak böyle sahipsiz kalmamıştı. Örnek, Ankaragücü hiçbir zaman öyle bir otobüse binmedi. Pırıl pırıl otobüslerle maçlara gitti. Bu konuda özellikle Mehmet Yiğiner ve Metin Akyüz’ün hakkını yiyemeyiz.
Sahaya döndüğümüzde Bursaspor, Ankara Demirspor’a göre isim ve marka olarak çok büyük bir kulüp, büyük camia. Ama sahada kadro olarak Bursaspor’a göre çok üstün bir Ankara Demirspor vardı. Başkent ekibi, skoru ilk yarıda aldı ve rahat bir galibiyetle maçı tamamladı.
Maçın devre arasında, oyuncular soyunma odasına giderken 3-5 tane Bursaspor taraftarı kendi oyuncularına büyük tepki gösterdiler. Oyuncularda son derece morali bozuk bir şekilde soyunma odasına gittiler. Oyunculara da insan kızamıyor. Yaş ortalaması 19,5 ve son derece genç isimler bunlar. Rakiplere güçleri yetmiyor.
Maçın ardından az sayıdaki Ankaragüçlü taraftar “Başın önüne eğilmesin, aldırma Bursa aldırma!” şarkısını söyledi. O an herkesin gözleri doldu.
Biliyorsunuz Ankaragücü taraftarı yıllar önce Gaziantepspor takımını da aynı şarkıyla tribünlere çağırmış ve o dakikalarda hepimiz tribündeki az sayıdaki Gaziantepspor taraftarı ile birlikte adeta hüngür hüngür ağlamıştık.
Sonuca gelirsek; koskoca Bursaspor nereden nereye geldi.
Yazık!
Tabii Bursa camiası sorunu net biliyor. Ama yıllardır bir türlü çözemiyor. Kulübün büyük borcu var. Transfer yasağı kaldırılamıyor.
Dilerim Bursaspor bu bataktan en kısa zamanda çıkar ve layık olduğu yere gelir.
Buradan nereye gelmek istiyorum!
Ankaragücü’de bu günlerden geçti.
Ama çok şükür o zor günleri atlattık.
Ancak Ankaragücü artık ligde çok kritik bir döneme giriyor. Ligde son 4 hafta takımı çok geriletti. Bu hafta sonu rakip Kayserispor. Kayseri’deki maç çok önemli. Kaybedilirse yine “Acaba yine mi?!” sorusu ve düşüncesi kafaları tırmalayacak. Açıkçası bu maçtan çok korkuyorum.
O yüzden yönetime, teknik heyet ve futbolcu kardeşlerimize bu hafta çok büyük sorumluluk düşüyor.
Bu maça büyük önem verin, teknik ve taktik olarak ortaya bir şeyler koyun. Her şeye bir tarafa bırakın ve sahaya yüreğinizi koyun. Mücadele edin, savaşın. Camianın sizden büyük beklentisi var. Bizleri daha fazla üzmeyin. Lütfen şu maçı alın gelin…
ORHAN SAL
NOT: Yeri gelmişken şu anımı da anlatmak istiyorum. Sanırım 3 sene önceydi. Yine Ankara Demirspor Stadı’ndayız. Ankara Demirspor-Kocaelispor 2.Lig play-off yarı final maçı var. Ankaragücü Süper Ligden 1.Lige düşmüş, Kocaelispor’da 2.Lig’den 1.Lige çıkmak istiyor. Kocaeli’den gelen 2 arkadaş birbirleriyle sohbet ediyor. Biri yanındakine şöyle dedi: “Şu batak ligden çıkalım, şu statlardan bıktım. Eryaman’da Ankaragücü ile oynayalım”
Sevgili çubukbeyimiz hariçten gelip aramızda gazel okuyanlar var demişsin ama daha 1-2 gün önce "Sadettin Saranı Ankaragücü’ne başkan olarak görmek istemez misiniz?" diyen de yine sendin. Aramızı bırak başımıza geçsin diye önerdiğin adam'ın Ankaragüçlülükle nasıl bir alakası var anlamış değilim. Tekrar kontrol ettim Orhan Sal'ın 18 Şubat'ta burda yayınlanan makalesinin altında yorumun duruyor. 5 günde ne değişti?
Alper Çağlar
23-02-2024 00:58