Ankaragücü – Denizlipor maçından önce maç harici bir şeyler yazarak yazıya başlayayım. Pazar sabahı Ankaragücü Başkanı Sayın Fatih Mert’e sportif direktör olarak İzzet Erdoğan isminin geçtiğini bunun doğru olup olmadığını sordum. O da doğru olduğunu bunu kulüp olarak resmen açıklayacaklarını belirtti. Bende maç öncesi taraftar maça konsantre olmuşken bu haberi Sporanki’de yayınlamadım. Bir anda camianın dikkati oraya kayacaktı. Bunu kimse istemezdi. Nihayet maçın ardından kulüp resmen açıklayınca bizde haberi Sporanki’de yayınladık.
Nitekim kulübün açıklamasıyla tartışmalar hemen başladı. Galibiyetin coşkusu gölgede kaldı. Tabii bu görevlendirme doğal olarak biraz tartışılacak gibi duruyor. İzzet Erdoğan isminden ve bağlantılarından dolayı ilginç bir tercih olmuş. Geçmişte çalıştığı kulüplerde de oldukça tartışıldı. Takım iyi giderken böyle bir görevlendirmeye gerek var mıydı buna bilmiyorum ama bakıp göreceğiz. Getirisi ve götürüsü ne olacak zaman gösterecek.
6 PUANLIK MAÇ
Denizlispor maçına gelirsek, sonuç olarak muhteşem bitti. “6 puanlık maç!” deriz ya tam da öyle bir maç işte. Denizlispor konum olarak tam da bizim rakibimiz. Yendiğinde sezon sonuna kadar bize fayda getirecek bir durum ortaya çıkarıyor. Puan cetvelinde avantaj teşkil ediyor. Ki geçen sezonun son haftasındaki puan durumunu bir gözünüzün önüne getirin puanlar ne kadar yakındı. Ankaragücü bir galibiyet daha alabilseydi kümede direkt olarak kalmıştı. Ancak üçlü averajdaki kötülüğü ile ligin en sonunda yer almıştı. İlginç parametreler bunlar. Ve lig boyunca dikkat edilmesi geren durumlar.
Tabii galibiyet güzel. Geçen yazımda Beşiktaş maçı kaybedilse bile takımda güzel şeylerin olduğunu yazmıştım. Takımın Mustafa Dalcı ile bir enerji patlaması yaşadığını görüyoruz. En önemli olay pes etmiyorlar. Mücadesini 90 dakikaya yayan bir takım var. Savaş bitmiyor. Oyun olarak çok tatmin olduğumuz söylenemez. Ama oyunculardaki o kazanma hırsını görmek çok güzel.
Kitsiou, Pinto, Sarlija gibi isimler takıma liderlik yapıyorlar. Özellikle Sarlija beklentilerin çok üstüne çıktı. Gerçekten bravo! Atakan Çankaya 40 yıllık Ankaraüçlü gibi. Lukasik kıvama geldi, geçen haftaki yazımda “ayakkabısında yükseltici mi var her topu havaya dikiyor” yazmıştım. İşte bu hafta golünü de düzgün bir vuruşla yazdı. Voka bile toparlandı. Şimdi artık ben Ricardo’dan da bir reaksiyon bekliyorum. Geçen sezon ki kıvama gelmeli artık. Yoksa Korcan Çelikay apartta bekliyor.
SEVGİ İLAÇ OLDU
Bir de en önemli şey takımdaki sevgiyi hissedebiliyorum. Futbolcular Mustafa Dalcı’yı seviyor. Dalcı kısa zaman içinde büyük bir sevgi tohumu atmış takıma. Yerli Atakan ile, yabancı Lukasik’in golden sonra kulübeye koşmalarının izahı budur. Bize de bunlar lazım. Savaşan, pes etmeyen bir Ankaragücü görmek istiyoruz. Pısan, yenilgiyi kabul eden bir takım istemiyoruz. Ankaragücü’nde zaten hiç bir taraftarın şampiyonluk beklentisi filan yok. Ama ezilen bir takım görmek de psikoloji bozuyor.
Olayın bir de maddi boyutu var. Takıma yeni bir teknik direktör getirilseydi. En az 5 milyon TL. kasadan giderdi. Ama Mustafa Dalcı ve ekibi daha düşük maliyetlerle çalışıyorlardır diye düşünüyorum.
Peki eksikler yok mu? Elbette var. En net olanı bu tür sonuçlarda takımın bu kadar geri çekilmesi bize sıkıntı yarattı. Oysa Saba ve Paintsil gibi 2 çok süratli adam varken, çok boş alan bırakan Denizlispor’un üzerine cesurca konrataklarla gidebilirdik. Daha akılcı paslarla çıkış yapabilseydik, topu doğru yerlerde Saba ve Paintsil ile buluşturabilseydik, bu maç 3’e 4’e gidebilirdi. Ama bunu 2.yarıda hiç yapamadık. Rakibi üzerimize çok çektik ve son dakikalar adeta geçmek bilmedi.
Bu maçtan çıkaracağımız en büyük ders bence budur. Çünkü belli ki bu oyun sistemiyle ileride bu tür maçları çok maç oynayacağız.
Ancak şunu da asla göz ardı etmemek lazım. Bu takım Denizlispor maçın kadar 12 Aralık’ta İH Konyaspor (4-3), 15 Aralık’ta Hatayspor (2-0), 20 Aralık’ta Gençlerbirliği (1-1), 24 Aralık’ta Beşiktaş (0-1) maçlarını oynadı. Bu zorluk derecesi yüksek maçların en sonunda Denizlispor maçı geldi. O yüzden belirli bir yorgunlukta olması son derece doğaldı.
Ankaragücü için temel felsefe “Gol yeme yeter.” Skor istendiği gibi gittiği dakikalarda takım direnci çok iyi oluyor. Geriye düştüğünde ise elbette belli bir reaksiyon gösteriliyor. Ama bu yetersiz kalıyor. Çünkü oyuncu kalitesi düşük, yaratıcı oyuncular yok. Savunma anlamında bir sistem oturdu. Ama hücum anlamında sistem henüz oturmadı.
Ankaragücü transfer dönemine yine herkesin tahmin ettiği gibi bazı dosylarla boğuşacak bunu biliyoruz. Ama takviye de şart. Alper, Orkan, Diosse ve Adziç gibi isimleri gönderip, orta sahada 8 ve 10 numara pozisyonuna 2 oyuncu, santrfora da mutlaka 1 oyuncu alınmalıdır. Tabii olursa 2 kanatta da oynayabilecek bir oyuncu alınırsa tadından yenmez. Ama öyle 8-10-15 oyuncu alma dönemleri de geçti artık.
Evet lig başında çok sıkıntı çektik ama nihayet ışığı gördük. Mustafa Dalcı 2 puanda aldığı takımı 12 puana çıkardı. Bu iyi bir sinyal. Şimdiki hedef düşme hattından çıkıp orta sıralara doğru kayan bir takım durumuna gelmek olmalı. En azından o orta bloktan 2-3 takımı da düşme hattına indirirsek rahatlarız.
Yeni yıl öncesi son yazı bu. 2020 korkunç derecede kötü geçti. Ancak bu galibiyet sayesinde 2021’e mutlu giriyoruz. İnşallah 2021 hem ülkemiz, hem insanlık, hem ailemiz, hem de Ankaragücü’müz açısından güzel geçer.
Nice senelere...
ORHAN SAL
Teşekkürler Ali Bey. İnşallah tam gaz devam ediyoruz...
Orhan Sal
31-12-2020 11:45