Alanyaspor - Gençlerbirliği maçının değelendirildiği yayınımızı bu linkten izleyebilirsiniz....
https://www.youtube.com/watch?v=GW6YoHXVNXs
Gerçekten hiç umut yoktu. Ara transfer döneminde Gençlerbirliği oyuncu değil pişmanlık almış, adeta takımın kalbi durmuştu. Bir referandum yapılsa lig sonunculuğuna verilen oyların tamamını Gençlerbirliği alırdı. Fareler batan gemiyi terk etmenin hesapları içindeydi. Tüm camia yürekten haykırılan bir küfür gibi huzursuz, umutsuz, tedirgindi. Bu ateşten gömleği giymeye kerameti kendinden menkul büyük hocaların yüreği yetmemişti. Kendini futbol profesörü sananlar ekranlarda alaycı sözler sarf ederken kısa bir süre sonra özür dilemek zorunda kalacaklarından habersizdi. Özcan Hoca ve ekibi çoktan kollarını sıvamış, 2004 yılında ayrılırken bıraktıkları Gençlerbirliği ruhunun izlerini bulmuşlardı bile…
Göreve başlayalı daha üç gün olmuşken, skorun değil kaç fark olacağının merak edildiği maçta 21 yıl sonra ilk defa İstanbul’da Fenerbahçe’yi yenerek zoru hemen başarmışlardı. Sanki aradan geçen 17 kahır yılı hiç yaşanmamış, İstanbul hegemonyasının ensesine kabus gibi çöken takım hiç dağılmamıştı. 2003 yılında İstanbul’da 3-3 biten maçtan sonra bayram eden Fenerbahçe bu defa şaşkındı. O dönemdeki usta ayaklar çoktan emekli olsa da aynı keçi inadı, mücadele azmi ve isyan ruhu sahadaydı. Özcan Hoca’nın çaktığı kıvılcım düşen cemreler gibi önce sahada, sonra gönüllerde bir ateş yaktı. Gözünü Beştepe’de açan çocuklarımız “Bizi bu kulüp büyüttü, şimdi biz kulübümüzü büyüteceğiz” diyordu.
Bir nal bulmuştuk geriye üç nal ile bir at kalmıştı. Kasımpaşa maçında bükülmüş bir yay gibi gergindik. Tribünde olabilseydik içimizde patlayan yanardağın enerjisini sahaya akıtır Gençlerbirliği’nin gücüne güç katardık. Teknik kadro bu maçtan önce oyuncularını “Sakin ol, şuurlu oyna, yenemeyeceğin takım yoktur” prensibine inandırmıştı. Biz ekran başında tırnaklarımızı yerken Özcan Hoca kenarda sükuneti ile ne yaptığını bilen bilge bir adam gibi içimize su serpiyordu. Zor zamanlar kahramanlar yaratır. Sefa eski günlerini hatırladı, İbrahimoviç’e özendi, iki imkansız gol attı. Arda, Soner, Halil İbrahim “bu kulüp sahipsiz değil” dediler. Son dakikalarda hakem bir rüyayı kabusa çevirecek iken kuzeyden gelen dev yürekli Nordfeld kalesinde büyüdü. “Haksız penaltı gol olmaz” dedi. Gençlerbirliği yeniden nefes almaya başlamıştı. Özcan Hoca verilen 15 gün arada takıma kondisyon kazandıracağını müjdeledi.
Ligin kabadayısı Alanya önemli eksikleri olmasına rağmen kendi evinde favori idi. Ancak Gençlerbirliği’nin yeni yıldızları vardı… Takım oyunu ve kazanma isteği… "Anca beraber, kanca beraber" diyerek savunma yapan ve hücuma çıkan Gençerbirliği zaman zaman aksayan ancak işlevini yerine getiren bir makina gibi oynadı. Kapanan rakiplerini açmakta zorlanan Alanya zorlanacağı tarzda oynayan bir rakip buldu. Üstelik Özcan Hoca sözünü tutmuş, kondisyonu çok iyi bir takım oluşturmuştu. Haftalardır ortalıkta görünmeyen Stancu bile oynayacak duruma gelmişti. Kendisine gelen tek fırsatı usta bir kafa vuruşu ile gole çevirince sanki on yaş gençleşti. Ortada giden maçları kazanmayı daha çok isteyen takımlar alırdı. Yine öyle oldu. Maçın son dakikalarında galibiyetten emin oynayan, öz güvenini kazanmış Gençlerbirliği rakibine fırsat vermedi.
Motivasyonu, maç taktiği, oyuncu değişiklikleri ile futbolun Kasparov’u gibi hamleler yapan Özcan Hoca herkese hocalık dersi veriyor. Gençlerbirliği’nde gerçekleştirdiği değişim tırtıldan kelebeğe dönüşen ipek böceği kadar inanılmaz. İmkansıza doğru yelken açan Gençlerbirliği üst üste üç maç kazanmasına rağmen ligde sondan üçüncü sırada. Mücadele daha yeni başlıyor. Yener, yenilir ancak emin olduğumuz bir şey var ki Gençlerbirliği hiç bir maçta asla pes etmeyecek. Geride on final maçı kaldı. Bu hikayenin nasıl biteceğini tüm spor kamuoyu merak ediyor. Her türlü sonuç şimdiden kabulümüzdür. İnanıyorum ki bu defa öykümüz Türk filmlerinde olduğu gibi mutlu sonla bitecek. İmkansızı başarmak biraz zaman alacak.
Bu sene ankaradan kimse düşmeyecek
Olay
05-04-2021 18:00